Tarihi komedi dizisi ‘Prens’in ikinci sezonunun ilk iki bölümü dün BluTv’de izleyicilerle buluştu. Giray Altınok’un performansıyla beğeni toplayan ‘Prens’in yeni maceraları her hafta BluTV kütüphanesindeki yerini alacak.
Giray Altınok, Ceyda Düvenci, Serdar Orçin, Çağdaş Onur Öztürk, Aslı Tandoğan, Derya Pınar Ak, Onur Özaydın, Bahadır Vatanoğlu, Canberk Gültekin, Kerem Özdoğan’ın yer aldığı dizi ekibine bu sezon Çağlar Ertuğrul, Ebru Şahin, Deniz Uğur, Engin Benli, Zeynep Tuğçe Bayat, Kürşat Demir, Okday Korunan, Demet Gül, Sarp Aydınoğlu, Cemil Büyükdöğerli, Yağmur Sevgi Koysal, Miray Akay, Devrim Kabacoğlu, Mert Doğan, Şevket Süha Tezel, Soner Türker, Kemal Tarkan İnallı, Gizem Ayaz, Faruk Barman, Cansu Diktaş Altınok, Erarslan Sağlam, Levent Özdilek dahil oldu.
Giray Altınok, Aslı Tandoğan ve Serdar Orçin ile ‘Prens’i konuştuk.
Bildiğim kadarıyla “Kahpe Bizans” dışında Türkiye’de çok fazla tarihi bir komedi örneği izlemedik. ‘Prens’ nasıl ortaya çıktı, projeye nasıl başladınız?
Giray Altınok: Instagram’da bir Bongomy TV diye bir hesabım vardı. Orada küçük küçük ‘Ajanlık 101’ diye videolar çekiyordum. Onları seviyordum, ufak ufak çeşitlendirmek istiyordum. Kadıköy’de bir tiyatromuz vardı, Theatron. Orada dekorlarımızın arasında kırmızı bir pelerin buldum. Böyle ipek gibi, çok güzel bir şeydi. Oyuncular kendi aralarında eğlenir ya, onu taktım o gün. Peruklar vardı onlardan bir tanesini de taktım. Böyle garip, kıvırcık saçlı, tatlı bir prense dönüştü.
O gün eve giderken parti malzemeleri dükkanından bir tane taç aldım, gri. Daha sonra eve gittim, onun videolarını çekmeye başladım. Önce 15 saniye, 15 saniye. Sonra anlattığım şeyler daha uzun olsun istediğim için bir dakikaya çıkardım.
‘Prens’, aslında benim ilk olarak Instagram’da yaptığım, Türk aile yapısı içinde yaşayan, dayısı, halası olan bir prensti. MGX Film, Türkiye’ye ilk defa bir teknoloji getirmişti. Onu yapmak, tanıtmak istiyorlardı. Bu nedenle de tarihi bir iş arıyorlardı. MGX Film’den Müşvik Guluzade, ‘Prens’i yapalım mı?’ dedi. Kerem Özdoğan’la buluştuk, hep birlikte bir araya geldik ve ‘Prens’ dizisini yapmaya, o dünyayı kurmaya karar verdik.
Absürd ve güncel mizahın başrolde olduğu bir yapım izliyoruz. Senaryoyu okurken kafanızda neler canlandı, sizi çeken ne oldu senaryoda? Bu projede yer almaya nasıl karar verdiniz?
Aslı Tandoğan: Ben Giray’ın Prens tiplemesini seyrediyordum. Hayrandım ona, takip ediyordum. Bir şekilde bana bu senaryo teklifi gelince çok şaşırdım çünkü hiç bir bağlantım yoktu, tanışıklığım yoktu ekipten de kimseyle. Sonra okudum. Çok farklı, cesur bir proje olduğunu düşündüm ve içinde olmak istedim.
Serdar Orçin: Çok komikti. Okurken bile kahkaha atarak okuduğum ender senaryolardan biriydi. O yüzden hiç zor olmadı kabul etmek.
‘BONGOMİA’NIN ŞİARI: BİZDE AİLEYE YAMUK OLMAZ’
Çekimler nasıl geçti? İzleyicileri ikinci sezonda neler bekliyor, Bongomia’da neler olacak?
Giray Altınok: İkinci sezonun genel mottosu şu: 15 dakikada bir el değiştiren ülke mi olur? İkinci sezonda krallık çok hızlı değişiyor. Öyle durumlara düşüyorlar ki ister istemez kimse o sorumluluğu almak istemiyor, bu nedenle de krallığı birbirine satmak gibi bir durum var ikinci sezonda.
Karakterleri belirlerken herkesin kral olursa bir gün nasıl bir karaktere bürüneceğini önden hazırlamıştık. Onları kullandığımız bir ikinci sezon oldu. Prense yakıştı krallık ama uzun süre elinde tutabilecek gibi değil.
Aslı Tandoğan: Bongomia’da neler olmayacak onu söyleyebilirim sadece. Çünkü o kadar çok şey oluyor ki… Her karakterin inanılmaz farklı hikayesi var ve hiç beklenmedik şeyler yapıyorlar. Zaten bence senaryonun albenili yanlarından bir tanesi de o. Ne zaman, hangi karakterin başına ne geleceğini, ne yapacağını, nasıl tepki vereceğini bilemiyorsun. O yüzden anlatmam mümkün değil bunu. İkinci sezonu seyretsin herkes…
Serdar Orçin: Çok şey olacak. Spoiler vermeden sadece şöyle söyleyeyim, herkesin başına gelmeyen kalmayacak. Yine bin bir entrika, bin bir ihanet, aşk, nefret ve sonunda da yine Bongomia Krallığı’nın şiarı olan, “Bizde aileye yamuk olmaz, güya.”
‘SEYİRCİYLE SUÇLAYICI BİR BAĞIMIZ YOK’
Bölümler nasıl yazılıyor, senaryo nasıl şekilleniyor? Absürt komedi metnini yazarken veya oynarken aklınızda “Bu espri anlaşılır mı?” diye bir düşünce oluyor mu?
Giray Altınok: Olmuyor. Seyirci bunu sevmediyse ya da anlamadıysa biz iyi satamamışızdır, iyi yazamamışızdır, iyi oynayamamışızdır diye bakıyoruz. Seyirciyle o anlamda bir suçlayıcı bağımız hiçbir zaman olmuyor, ‘Seyircim beni anlamadı’ gibi… İyi yapsan her şeyi anlardı. ‘Demek ki ben yanlış yapmışım’ diye düşünürüm ben her zaman.
Biz Türkiye’de herkese nasip olmayan, kendimize komik gelen şeyi yapma özgürlüğüne sahip yazarlar ve oyuncular olduğumuz için çok şanslı hissediyorum kendimi. Türkiye’de genel konjonktürde şu tutar, şu tutmaz, şu sevilir, bu sevilmez gibi genel kanılar var. Bu kanılara hiç kapılmadan kendimiz neye gülüyorsak onu yapıyoruz ki bizim için en tatlı tarafı da işin zaten bu.
Prens’i ya da Vahşi Kelebek’i diyelim nasıl tanımlarsınız?
Giray Altınok: Berbat bir insan. Bakıldığında bir insanın sahip olmaması gereken tüm özelliklere sahip; zalim, bencil, çocuksu, korkak, kompleksli… Her kötü özelliği var ama hep söylüyorum tek bir iyi özelliği var Prens’in: Doğru zamanda doğru şeyi yapmayı biliyor. Bütün sezon çok kötü şeyler yapmış olabilir ama çok iyi tek bir şey yapıp hepsini unutturacak kadar cesur, yüce gönüllü. Aslında kalbinin içinde küçücük de olsa bir iyilik barındıran, saf kötü olmayan bir karakter.
‘Prens’i daha önce izlememiş olanlar için Kalesh’i nasıl anlatırsınız?
Serdar Orçin: Benim karakterim, adından da anlaşılacağı üzere taht kavgasında hep ikinci planda kalmış, kralın kardeşi ve dolayısıyla gözü krallıkta. Hep stratejik davranan, bütün o ekibin içinde ‘güya’ en akıllısı, en iş bileni. Fakat Bongomia’daki krallık kadar iş bilen diyelim… Büyük büyük planlar kurup, sığ sularda boğulan tiplerden diyebiliriz yani.
Anarkhia’yı nasıl tarif edersiniz?
Aslı Tandoğan: Aslında Bongomia’nın geliniyim ben. Büyük oğlu Thenio’nun eşiyim. Tabii birazcık hırslı ve tahtta doğru yerde olmak isteyen bir karakterim. Ve Thenio’yu da bir şekilde destekleyerek tahta kurulmayı hedefliyorum.
‘ÇEKİMLERDE ÇOK EĞLENDİK’
Dizinin oyuncu kadrosuna bu sezon birçok oyuncu dahil oldu. Set ortamınız nasıl?
Giray Altınok: Çok eğlendik. Hatta bunlardan bir ekstra yaratalım istiyorum. Bir dünya yaratıyorsunuz ve onun kamera arkasında, güldüğünüz anları göstermek o dünyayı yıkıyor gibi geliyor ama bu sene öyle saçma anlar oldu, o kadar güldük ki sette. Bunlardan özel bir seri yaratalım ve bunu koyalım istiyorum. İnsanlar bütün sezonu izledikten, sahneleri bildikten sonra o sahnelerde ne kadar zorlandığımızı görsünler istiyorum. Onun için ekstra bir şey yapmak da var kafamda.
Ben “Ölümlü Dünya 2”de çok oturmuş bir kadronun, çok kült bir filmin ikincisine katılmıştım ve hep kafamda şey vardı: “Allah’ım yani uyum sağlayabilecek miyim?”, “Ben de komik olacak mıyım?” Yoksa ‘Bu nereden çıktı?’ mı diyecekler benim için diye düşünmüştüm ama orada o ekip bana çok sahip çıkmıştı. Bu çok özel bir andı benim için. Biz de bu sezon kadroya katılan oyunculara dünyamızı, gönlümüzü komple açtık. Onlar da o kadar yetenekli, o kadar tatlı insanlar ki yani setin ikinci, üçüncü günü ‘İlk sezon vardı galiba ya bunlar’ gibi hissetmeye başladım.
Aslı Tandoğan: Gülmekten defalarca çektiğimiz çok sahne oldu. Hatta yönetmen kızdı bize. Yeter artık çekemiyoruz diye. Çok güldüğümüz ve çok yani dakikalarca çekimi ara vermek zorunda kaldığımız sahneler oldu. Çok eğlendik.
Serdar Orçin: Gülmekten çekemediğimiz sahneler oldu tabii ki.Okurken tasarladığınız ama sette bambaşka bir şeye dönüşen sahneler oldu. Zaten çok komik olan metin, oyuncuyla buluşunca tabii başka bir hale geliyor. Birinci sezonda da olmuştu.
İlk sezonda düğündeki yemek sahnesini hatırlıyorum. Prens dansçılarla birlikte dans ediyordu, gülmeden nasıl çektiğinizi merak etmiştim.
Giray Altınok: Gülmekten çekemedik çünkü oradaki dans sahnesi de tamamen hiç çalışılmamış bir sahneydi. Sahneye girerken ‘Siz girin kayıta, ben ne yapacağımı bilmiyorum. Hep birlikte görürüz’ dedim. O dans sahnesini artık insanlar birbirine gif olarak gönderiyor neşeli bir şey olduğunda. Çünkü o kadar neşeli bir dans edecek tek kişi Prens’tir. Arnavutluk’ta da bir düğündü galiba o, Prens’in katıldığı bir düğündü. O bittiğinde de, kestik dediğimizde de çok gülmüştük.
Onun gibi birçok sahnemiz oldu bu sene. Biraz klişe olduğu için artık insanlar söylemiyor ama çekimler sırasında çok eğlendik. Zaten gerçekten eğlenmiyorsan ne yapıyorsun? Zaten eğlenmemiz lazım. Yani başımıza bir şey gelmeyecekse çok eğlendik çekimler sırasında. Bütün oyuncu arkadaşlarım için öyle.
Biz bir fırsat aslında yakalıyoruz bu anlamda çünkü kendi güldüğün, kendi sevdiğin işi yazmak tekrar söylüyorum bir mizahçı için müthiş bir lüks. ‘Şöyle bir karakter koyup böyle bir şey yap’ diyen bir yapımcımızın olmaması, o vizyonda birine sahip olmak çok güzel. Müşvik Bey’in hakkını her yerde teslim etmek isterim. Onun da bize verdiği rahatlıkla kendi güldüğümüz şeyi çektik.
‘BAZI FİKİRLERİ SÖYLEMEDE DİJİTAL ORTAM ÇOK DAHA ETKİLİ’
‘Prens’ BluTv’de izleyiciyle buluşuyor. Dijital platformların yarattığı özgür bir ortamdan söz edebilir miyiz? Ne söylemek istersiniz?
Giray Altınok: Ederiz tabii ki. Dijitalde biraz daha rahat bir ortamız var. Aslında bu rahatlığı nasıl kullandığınla alakalı her şey. Şöyle bir doyasıya küfür edeyim gibi bir yerden bakmıyorsan, yazacağın içeriğin içinde hayattaki gerçeklik kadar küfür, argo bu tarz kullanımlar varsa, senaryon da doğruysa yapabiliyorsun. Ama zaten bunu kusacak bir senaryo yazdıysan çektiğinde ortaya çıkıyor, rahatsız eden, irrite eden bir şeye dönüşüyor. O yüzden bazı konularda, bazı fikirleri söylemede dijital ortam bizim için tabii ki çok daha etkili.
Şu anda da dikkat çeken bir komedide yer alıyorsunuz, bundan sonrası için ne gibi planlarınız var? ‘Prens’in üçüncü sezonu gelecek mi?
Giray Altınok: Gelmesini çok isteriz. O biraz da seyircimizin ilk sezondaki gibi arkamızda durması ve bu işi sevdiğini hissetmemizle alakalı bir şey. Biz ‘Prens’i yazmayı, oynamayı, o dünyayı genişletmeyi çok seviyoruz. Olmasını çok istiyoruz.
Başka bir diziye çalışıyorum bu aralar, ‘Karşılaşmalar’ diye bir dizimiz var. 7 bölümlük bir iş olacak. Onun çekimlerindeyiz. Orada hem oyuncu hem senarist hem yönetmen olarak yer alma fırsatım oldu. Benim için çok yeni bir deneyim. Onun heyecanını yaşıyorum.
Onun dışında bir tane sinema filmimiz olabilir. Onunla ilgili bir ufak bir çalışmamız var ama çok net bir şey değil.
‘SEINFELD BİZİM İÇİN BİR KOMEDİ DİNİ, ONUN MENSUBUYUZ’
İzlemeyi sevdiğiniz, sizi en çok güldüren diziler var mı?
Giray Altınok: Ben bir Seinfeld hayranıyım. Hatta kolumda bir Seinfeld dövmesi var. Kerem de öyle. Bizim için Seinfeld bir din, bir komedi dini. Onun mensubuyuz biz. O yüzden de Jerry Seinfeld’in kurduğu matematik üzerinden biz çok fazla iş izledik. Hatta biz de yazarken durum komedisinin bütün temel dinamiklerini oradan alıyoruz.
Mesela her akşam bir bölüm, iki bölüm uyumadan Seinfeld’im vardır. 9 sezonluk diziyi toplamda 6-7 kere bitirmişimdir bugüne kadar.
Benim de yemek yerken izlediğim dizimdir ‘Seinfeld’.
Giray Altınok: Öyle mi? Aklı başında herkes Seinfeld izler zaten. Dediğim gibi çok severim.
‘Seinfeld’ dışında komedi dizisi olarak onun türevi olan bir sürü iş var. ‘How I Met Your Mother’lar, ‘It’s Always Sunny in Philadelphia’… O tarz yabancı dizileri seviyorum.
Türk dizisi olarak da Avrupa Yakası’nın eski bölümlerini izlemeyi çok severim arada açıp. Burhan Altıntop bölümleri, klasikler falan gibi böyle şeylerim var. Onlar beni mutlu eder.