Bekir Ağırdır: Şoven iktidarlar çoğalıyor

Avrupa Parlamentosu seçimleri ile aşırı sağın yükselişinin belirginleştiğini ifade eden Bekir Ağırdır, fikri derinliği ve gelecek hikayesi olmayan ama popülaritesi, belagati yüksek genç liderlerin korkulara yaslanan siyasetinin bu dönemde etkili olduğunu belirtti. Bu siyasetin ortak noktasının “ortak Batı Avrupa fikrine itiraz” olduğuna dikkat çeken Ağırdır, asıl tehlikenin muhalif gurupların kayıtsızlığı, sessizliği olduğu değerlendirmesini yaptı.

Bekir Ağırdır’ın “Şoven iktidarlar çoğalıyor, Batı tıkanıyor: Avrupa’nın sorunu sağın yükselişi mi ütopyasızlık mı?” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:

“Batı zihniyetiyle, sistemiyle krizde, tıkandı. Yeni yolu, hikayeyi üretebilmiş değil henüz. Özellikle de pandemi süreci ve ardından uzun süredir unuttukları hortlamış ekonomik kriz, borç sarmalı, enflasyon gibi meseleler sistemin parıltısını iyice söndürdü.

Dünyanın yaşadığı küresel ekonomik ve siyasal güç paylaşımı geriliminde aktör bile olamayıp seyirci kalmak, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yalnızca kendi güvenlikleri ve enerji ihtiyaçları perspektifinden bakmak, İsrail’in Gazze’deki soykırımına tümüyle seyirci kalmak ahlaki üstünlüklerini sildi süpürdü.

Aşırı sağ, şoven, popülist hareketlerin ortak noktası, ‘ortak Batı, ortak Avrupa’ fikrine, tahayyülüne, çabasına itiraz edişleri. Genel olarak sağ siyasetlerin merkez sağdan radikal sağa doğru ayrıştıkları nokta da burası. Geleneksel sağ hala Avrupa fikrine bağlı, ekonomik ve siyasi sistemin sürdürülmesinden yana. Bu bakımdan geleneksel sol ile de mutabık oldukları bile söylenebilir. Aşırı sağ ise kimlik siyaseti yapıyor, ulus devleti savunuyor, ortak Avrupa fikrine, kurum ve kurallarına, küresel göçe, göçmenlere de karşılar. Özellikle de İslam ülkelerine ve Müslüman göçmenlere yönelik derin bir korku, bu korku nedeniyle de nefret söylemine yaslanan bir politik çizgileri var. Kimlik siyasetlerinin bir unsuru olarak da ahlakçı, özgürlük karşıtı ve otoriter bir politika setine sahipler.

Yerkürenin ritmindeki değişimin ürettiği sorunlar korkuları artırıyor. Hızlanan gündelik hayatın getirdiği sığlaşma giderek lümpenleşmeyi çoğaltıyor. Lümpenleşme yeni bir şeyi kurma, yapma duygu ve çabasını değil olanı koruma güdüsünü besliyor. Korku nedenleri çoğalıyor, kimi zaman göçmenler kimi zaman Müslümanlar, Rusya, Çin, terör, IŞİD, Taliban ve hatta özgürlükler ve tüm farklılıklar.

Fikri derinliği ve gelecek hikayesi olmayan ama popülaritesi, belagati yüksek genç liderlerin umutlara değil korkulara yaslanan, ne yapacağını değil neyi yıkacağını anlatışları siyasi şehveti besliyor. Yeniden sahneye dönen ulus devletlerin güvenlikçi politikaları, siyasetin, medyanın ve yeni medyanın lümpenliği ve korkuyu çoğaltıcı örgütlü kötülüğü zaten kendi hayatına dair umutsuzluğu yüksek gençliği harekete geçiriyor.

Elde yeni bir söz, yeni bir hikaye olmadıkça tüm olumsuz deneyimlerine, hatıralarına karşın ayrımcılık, farklılıklara nefret, düşmanlık, ırkçılık otoriterliği besliyor. Asıl tehlike aşırı sağın yükselişinden öte. Aslında seçimlere katılma oranlarına bakarsak ülkelerin, toplumların toplamda hala yüzde 10’lar mertebesinde desteğine sahipler. Fakat sessiz yüzde elli umutsuzluk, ilgisizlik, kayıtsızlık nedeniyle sahneye çıkmamakta direnince aşırı sağ temsili demokrasinin sayısal imkanlarıyla iktidara yürüyor ya da ortak oluyor.

Asıl tehlike geçici bir araz gibi düşünülen, konuşulan popülizm, otoriterlik ve keyfiliğin kalıcılaşıyor olması. Herkes birbirinden korkar hale geliyor ve korkularla güvenlikçi ve ahlakçı politikalar kalıcılaşıyor. Bu politikalar da dünyanın adaletsizlik, yoksulluk, otoriterlik, kimliğe sıkışma, yolsuzluk meselelerini kalıcılaştırıyor.

Dünyanın her yerinde şoven iktidarlar çoğalıyor, güçleniyor. İki hafta önce Hindistan’da da seçim vardı ve şoven, otoriter, Hindu milliyetçisi parti ve halen başbakan olan Modi seçimi tekrar kazandı.

Bu arada AP seçimlerinin yapıldığı hafta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ‘nükleer silahların kullanılması riskinin Soğuk Savaş’tan bu yana görülmemiş boyutlara ulaştığı’ uyarısını yaptı.

Bir başka haberde ise Ukrayna’nın Afrika ülkelerinde büyükelçilikleri üzerinden Rusya’ya karşı asker toplamak olduğundan bahsedilerek savaşın Afrika’ya yayıldığından söz ediliyordu. Yine bir başka haberde de Rusya’nın Afrikalı gençleri zorla Ukrayna’da savaşa yolladığı yazılıyordu. Bu haberler Batı gazetelerinin minik birer dış haberleri iken BM Sudan’da devam eden iç savaş nedeniyle dünyanın en büyük iç göç krizinin yaşandığını bildiriyordu.

O zaman yalnızca Avrupalı seçmenin değil hepimizin önündeki soru şu: Ne yapacağız? Ne yapmalıyız?”

(HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

xxx